Page 197 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 197
Tasarruf 185
Yani Efendim herkesin derdine göre şerbet veriyordu. Sonuçta
herkes mutlu ve bahtiyar idi. Herkes kendince alacağını alıyordu.
Diğer bir ifadeyle aynı şey herkesin kendince yetişmesine vesile olu-
yordu. Yeter ki edebini muhafaza etmeyi ve muhabbeti kesmeden
ona ram olmayı bilelim!
***
Bir keresinde İncek’e şehir dışından yaşlı bir köylü amca çıkmış
gelmiş. Gölbaşı yolu İncek sapağında Amca’ya denk geldim. Onu
alıp İncek’e götürdüm. Adam hiç yol, iz bilmiyordu, ama oraya ka-
dar gelmişti. İşte mürşid-i kâmiller kavuşturuyorlar.
O zamanlarda cep telefonu yoktu, telefonda seyr-i sefer (navigas-
yon) yardımı yoktu. Mübarek, hiç adres bilmeyen birisini nasıl da
tasarrufuyla kendisine doğru çekiyordu! Bu gerçek o anda aşk ile
çok anlaşılmıyor, ancak sonradan duruma bakılınca bunun normal
olmadığı fark ediliyor.
***
Efendim herkesin sıkıntısına himmet ediyordu. Mesela bir tevec-
cüh sonrasında dışarıda bir araba arızalanmıştı. Uzun süre uğraştılar,
ama bir şey yapamadılar. Bu arada Efendim oradan geçerken ara-
baya şöyle bir baktı. Ağabeyler Efendim’i görünce “Hazır ol!” du-
ruşuna geçip kaputu kapattılar ve arabayla uğraşmaktan vazgeçtiler.
Efendim gittikten sonra bir deneme daha yapıp kontağa bastıkla-
rında araba çalıştı ve sevinerek gittiler. Olağanüstü şeylere, benzeri
hâllere tüm ihvanlar şahit olmuştur.
Bire birken veya üç beş kişiyle huzuruna vardığımda, Hazret-i
Pir yüzlerce defa, belki daha fazla gönlümden ne geçiyorsa sohbe-
tinde söylemiştir. Efendim’in her anında ayrı bir keramet ve kemalat
vardı.