Page 202 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 202
190 Gülden Bülbüllere
O günlerde bir teveccüh oldu. Efendim’e hizmet ediyordum.
Efendim terliydi, atletini değiştirip üzerini kuruluyordum. Sarık da
oradaydı.
˗ Bu sarığı al, iyi bir yere koy. Bu sarık da öteki sarığa dön-
mesin ha!
dedi.
˗ Efendim, öbür sarığı da vereyim mi?
dedim.
˗ Yok, ben bunu söylüyorum.
dedi.
Neyse, artık biz öylece Hazret-i Pir ile arayı düzeltmiştik. O sarık
hâlâ bendedir. Her teveccühün bir hatırası var. O teveccühün maddi
hatırası olarak o sarığı hâlen saklıyorum.
Her şeyi bilmesine rağmen, Efendim’in kendisine Paşam’ın hatı-
rası olan ve çok değer verdiği sarığı, gönlümüzü kırmamak için bize
bırakması onun ne kadar derya meşrebli bir Evliyaullah olduğunu
göstermişti.
***
Bir tarihte Nazilli teveccühü oldu. Teveccüh sonrası Efendim’le
Bursa’ya gittik. Bir gün sonra Ulu Cami’de namaz kıldık. Dışarı çı-
kınca ihvanlara:
˗ Gelmeyin! Efendim’in özel bir meselesi var. Yalnız başına
bir yere gidecek. Siz Seracettin Amca’nın evine gidin.
dedim. Efendim ile ikimiz baş başa yürüyerek gideceğiz. Yürümeye
başlayınca:
˗ Efendim, müsaadenizle kolunuza girebilir miyim?
dedim.
˗ İyi, gir.
dedi.
Ben o zaman Fakülte’deki tezimde Mevlâna üzerinde çalışıyor-
dum. Mevlana’nın “Zamanın meşayihi bağlı bulunduğu peygambe-
rin görevini yapar. Hatta kendisi de ‘o’dur.” mealinde bir sözü vardı.