Page 204 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 204
192 Gülden Bülbüllere
Ramazan Yılmaz
Sene 1977 idi. Allah dostlarını inkâr etmek için ne gerekiyorsa
bize anlatmışlar ve tasavvufu yıllar boyunca öyle öğretmişlerdi.
Yani tasavvuf bize öcü gibi gösterilmişti. Ama ruhumuz bir türlü
tatmin olmuyordu. Biz cüz-i irade, külli irade konusunu yıllarca
araştırdığımız ve bir türlü bu işin içinden çıkamadığımız hâlde, bir
gün Hazret-i Ömer’in “Kader derin bir kuyuya benzer, daldıkça
içine dalarsın.” şeklindeki bir sözünü okumuş ve bunun üzerine bu
mevzuyu kapatmıştık.
Ondan sonra bizi bir yere götürdüler. Mehmet Zahit Kotku
Efendi Ankara’yı teşrif etmiş. Rahmetli Erbakan Hoca ve üç beş kişi
ile birlikte onun huzurundayız. Onların bir tane ihvanları vardı. Fa-
kat Erbakan iki saat boyunca ceketi düğmeli bir şekilde oturdu. Soh-
bet ediliyordu, ama hiçbir şey anlamıyordum. Ben sadece Hoca’nın
oturuşuna dikkat ediyordum. Terler dökülüyordu, ama ne sağa ne
sola oynamıyordu. O davranışı beni çok etkilemişti. Fakat gönlümün
aradığı burada da değildi.
Daha sonra bizimle aynı kurumda çalışan Mahmut Sümen Ağa-
beyimiz ve yine beraber çalıştığımız ve daha sonra kayınbiraderim
olacak olan Remzi Matur Bey Efendim’in teşriflerinin haberini al-
mışlar. Mahmut Sümen Ağabey bize:
˗ Bir Allah dostu teşrif etmiş, gelmek ister misin?
diye sordu. Tabii, o kafa karışıklığı hâlimizle cevaben:
˗ Allah ile kul arasına kimse giremez!
dedik. Fakat o bana çok güzel bir cevap verdi:
˗ Allah Resulü’nün görevi ne? O, Allah ile kul arasında elçi-
lik görevi yapmıyor muydu?
Tabii, biz bu kibir ve gururdan hiç ödün vermeden sükût et-
mek zorunda kaldık. Daha sonra Mahmut Sümen Ağabeyimizle be-
raber Fehmi Güran Bey’in evine ziyarete gittik. Abdurrahim Efen-
dim Hazretleri teşrif buyurmuşlardı ve evde on beş, yirmi kadar kişi
vardık. Fakat o zamanlar bu bize çok kalabalık geliyordu.