Page 164 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 164
152 Gülden Bülbüllere
dedi. Sonra Ağabeyimizi içeri aldık, baktık ki dün akşam tanıştığı-
mız İstanbul’dan gelen taksiciymiş. Cezbeden korkma diyen teyze-
oğlunun da gözleri fal taşı gibi açılmış. Taksici akrabasına “Ne cez-
besi bu? Aman benden uzak dur.” deyince gülüştük. Ağabeyimiz ak-
şam dersini aldı, ertesi sabah teveccüh yapıldı ve herkes memleke-
tine geri döndü.
Olay yaşandığında salondaki herkes, özellikle eski ihvanlar bir de-
ğişik oldular. Resmen Hazret-i Pir tasarrufun ne demek olduğunu,
mürşidin bir nazarıyla ölü kalpleri nasıl dirilttiğini, ilmi, bilgisi ve
yaşantısı olmayan birisindeki kara taşı bile nasıl altın edebileceğini
anlatmış ve irşadın ilimle, varlıkla olmadığını bir şekilde bize gös-
termiş oldu.
***
Efendim Hazretleri uzun bir müddet İncek’te kalmıştı ve ertesi gün
İstanbul’a gidecekti. Akşam yattık, sabah namazına kalktık, namazı
kıldık. Saat 8.00 gibi Efendim’i yolcu edeceğiz. Dergâh çok kalaba-
lık. Sabah Efendim’i yolcu etmek için evine gitmeyip dergâhta kalan
çok ihvan vardı. Namazdan sonra çorba içtik, bekliyoruz.
Efendim Mazhar Ağabey’in Mercedes’i ile Bolu üzerinden İstan-
bul’a gidecek. Biz de bekliyoruz ki Efendim’i yolcu edelim. Otoban
gişelerine kadar arabalarla Efendim’e eşlik edip oradan uğurlama
planı yapıyoruz. Ama bizde Zafer Ağabey’in Reno 12’si var. Araba
eski ve en fazla 120 km/s hız yapıyor. Diğer ihvanların Opel ve Mer-
cedes gibi seri arabaları var. Efendim’i nasıl yolcu edeceğiz, bilemi-
yoruz. Ama Efendim’i otoban gişelerine kadar takip etmek istiyoruz.
Niye bilemiyoruz, işte gönül işi bu.
Efendim’in ayrılma vakti geldi, salonda veda görüşmelerini
yaptı, sonra çıkıp arabasına bindi. Araba hareket edecek. Biz de he-
men arabalara bindik, konvoy hareket etti. İncek’in çıkışında sağda
fırının önünden giden bir yol var, bir de sol taraftan giden bir yol
var. Zafer Ağabey’e “Soldan git ki konvoyun önüne düşüp birkaç
metre avantaj yakalamaya çalışalım. Çünkü arabamız yavaş gide-
cek” dedik. Böylelikle Efendim’in arabasının gittiği konvoyun pe-
şinden değil de sol taraftaki yoldan gittik ki ana yola daha çabuk
inelim ve basıp gidebilelim.