Page 165 - Gülden Bülbüllere Tasarruf - Abdurrahim Reyhan Erzincanî
P. 165
Tasarruf 153
Neyse, yola çıktık ve gayet güzel gidiyoruz. Ancak arkadan
kimse gelmiyor! Yaklaşık yarım saat yol gittik. Kimler var arabada?
Zafer Ağabey şoför, yanında ben varım, arkada Uğur ve Avukat Ci-
han var. Yalnız bu arada bizi ne bir araba geçiyor ne de arkamızda
bir vasıta görünüyor. Biz gidiyoruz ama Zafer Ağabey’in kafası
demli. Başını cama dayadı, ayağı gazda 100 km/s ile gidiyor. Bu
arada Eskişehir yolunu geçtik, sonra Eryaman sapağını geçtik,
Akıncı’ya doğru yaklaştık, ama ne gelen var ne giden. O anda “Efen-
dim bize bir numara çekiyor” diye aklıma geldi. Fakat “Aman kimse
konuşmasa da esrar bozulmasa!” diye düşünüyorum. Derken Cihan:
˗ Ağabey, acaba Efendim Hayrettin Ağabey’in evine mi uğ-
radı? Konvoy gelmedi. Geçse görürdük.
dedi. Ben:
˗ Sus Cihan!
dediğim anda konvoy arkadan göründü.
˗ Efendim’ler geliyor!
denildi. Ama bu arada gişelere çok yaklaşmıştık. “Efendim geliyor”
denilince Zafer Ağabey edepten Efendim geçsin diye sağ sinyal ve-
rip sağa yanaştı. Efendim Hazretleri’nin bizi geçerken Mazhar Ağa-
bey’e eliyle bizi gösterdiğini gördük. Ondan sonra konvoy gişelere
vardı, biz de vardık. Hemen indik arabadan. Arkadan Mustafa Ağa-
bey Opel’iyle, sonra da arabaları iyi olanlar kendi arabalarıyla peş
peşe geldiler ve sağa yanaşıp durdular. Efendim camını açtı:
˗ Allahaısmarladık sizi, unutmayın bizi, sağ kalırsak göreriz
birbirimizi.
dedi ve yola devam ettiler. Sonra Mustafa Ağabey arabasından fır-
layıp yanımıza geldi. Hayrette kalmış bir eda ile:
˗ Siz ne zaman geldiniz?
diye sordu.
˗ Ağabey, sizden az evvel geldik.
dedik.
˗ Anlamadım! Nasıl yani?
dedi.